Osmanlı periyodu camiler başta olmak suretiyle, eski yapıların duvarlarından aşina olduğumuz, zarif görünümleriyle dikkatimizi çeken güvercin evlerinin İran’daki versiyonlarına, ‘kebûterhâne’lere çeviriyoruz gözlerimizi… Karşımıza bir tek güvercinler için yapılmış, kendilerine mahsus mimarileri ile yükselen devasa yapılar çıkıyor. ‘Güvercinlik’ ya da ‘güvercinhane’ anlamına gelen, Isfahan başta olmak suretiyle, belli bölgelerde bulunan ‘kebûterhâne’lerin bu kadar büyük ve hususi bir mimariye kavuşmasının sebebi ise, güvercin gübresinin barut yapımında hammadde ve ziraatta verimli bir gübre olarak kullanılması…
Birçok din ve kültürde güvercin, gerek bir canlı, gerek sembol olarak mühim bir hayvan1 konumundadır. Eski Suriye verimlilik tanrıçası Atargatis, Tanrı Adad’ın eşi olarak kabul edilir, balık ve güvercinin onun mukaddes hayvanları olduğuna inanılırdı. “Ba”, Sabiilikte kurban edilen güvercindir.2
Eski Ahit’te güvercin, Nuh Peygamber’in, fırtınanın dinip dinmediğini öğrenmek suretiyle gemiden dışarı gönderilmiş olduğu hayvan olarak karşımıza çıkar.3 Güvercin, Mezmurlar’da simgesel anlam yüküyle yerini alır.4 Yeni Ahit’te Tanrı’nın, vaftiz olan İsa’ya gelirken girmiş olduğu biçim, saflığın sembolü benzer biçimde anlamlarda kullanılmış ve kurbanlıklar içinde sayılmıştır.5
Hadis-i Şeriflerde, güvercinle eğlenmeyi mübah gören ifadelere de, onunla eğlenmeyi şeytanla zaman geçirmeye benzeten ifadelere de rastlamaktayız.6 İslam Tasavvufunda güvercinin, “Gönül ve sır ulağı”,7 (Verkâ: Boz güvercin), “Nefs-i küllî” benzer biçimde simgesel anlamları vardır.
Nihayet, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretinde, intikal etmiş olduğu mağaranın girişine yuva yaparak, yumurta bırakarak,8 buraya uzun süredir kimse uğramadı imajı uyandırması güvercini, Müslümanlar nezdinde değişik bir konuma yükseltmiştir.
Güvercin-insan ilişkisinde ilk akla gelenleri; bazı din ve kültürlerde kurban edilmesi, etinden, yumurtasından ve gübresinden yararlanılması, posta işlerinde kullanılması,9 hobi olarak beslenmesi, sembol anlamda kullanılması şeklinde sıralamak mümkündür.
Değişik mimari geleneklerde güvercinlerin yaşaması için inşa edilen yapı türleri bulunmaktadır. Bu yazıda, İran’da “kebûterhâne” olarak adlandırılan güvercin evleri mevzu edinilecektir.10
Arseven, güvercinlikleri, “Güvercinlere mahsus olarak üstvanî şekilde meydana getirilen ve duvarlarında delikler bulunan ufak kulecikler yada köşkler ki, içinde güvercinlere mahsus yuvalar bulunur.” şeklinde tanımlamaktadır.11
Kuşların barınması için başta camiler olmak suretiyle fazlaca sayıdaki yapı türünde, bilhassa insanların ve kuşlara zarar verebilecek kedi benzeri hayvanların kolay ulaşamayacakları yükseklikte kuş evlerinin örneklerine Anadolu’da birçok şehirde rastlanmaktadır. Sadece direkt güvercinlerin gübrelerinden yararlanmak suretiyle inşa edilen yapılar ise belli bölgelerde bulunmaktadır.
İran’da “Kebûterhâne” olarak isimlendirilen bu mimari türe Anadolu’da, bölgelere gore “Güvercinlik”, “Burç”12 ve “Boranhane”13 benzer biçimde adlar verildiği görülmektedir. Bu yapılarla olan ilgisi hakkında kati bir şey söyleyememekle beraber, Türkiye’de “Güvercinlik” adlı yerleşimler olduğu benzer biçimde, İran’da da bu adı taşıyan (Kebûterhâne) yerleşimler bulunmaktadır. İsferain’e 3 km. mesafedeki köy bu duruma örnek gösterilebilir.
İran’da, kebûterhânelerin en fazlaca yaygın olduğu yerlerin İsfahan, Merkezi, Azerbaycan ve Yezd eyaletleri olduğu görülmektedir. Bunlar içinde İsfahan’ın hem sayısal hem de sanat içerikli olarak değişik bir yeri vardır.14
Bu yapıların İsfahan’daki yoğunluğu genel anlamda ikliminin güvercinlerin yaşamasına elverişli oluşu ile izah edilir. Bununla beraber, İsfahan’da Zayendehrud nehrinin suladığı zirai alanlar ve fazlaca sayıda büyük boyutlu park ve bahçeler, güvercinler için organik yaşama alanı oluşturmuştur. İran’da bu mimari geleneğin kuvvetli olduğu dönem olarak Safevi devri görülmektedir. Safevilerin başkentinin İsfahan olması, Şah I. Büyük Abbas’ın bu mevzuya hususi ehemmiyet vermesi bu durumu açıklayıcı sebepler olsa gerek.
Safeviler sonrasında, Kaçarlar döneminde başkentin Tahran oluşu, kavun karpuz pazarının Tahran’a taşınması dolayısıyla İsfahan çevresinde kebûterhânelerde ciddi bir azalma meydana getirmiştir.
19. yüzyılda yaşanmış olan kuraklık ve kıtlıklarda insanların yiyecek için güvercin avlamaları,15 güvercinlerin kuraklık ve yiyecek bulamama dolayısıyla başka bölgelere göçmeleri yada ölmeleri azalan güvercinlikler için ilk akla gelen izahlar olmaktadır.
XVII. yüzyıl Fransız seyyahı John Chardin, İsfahan çevresindeki 3000 kadar kebûterhâneden söz eder. Chardin’in bahsetmiş olduğu bu yapılardan 1990’lara gelindiğinde, 600 kadarı varlığını sürdürmektedir.16
Geniş anlamda dünyanın değişik bölgelerinde malum güvercinlikler, ekonomik kıymet öncelikli yapılardır. Geçen yüzyıllarda, barut yapımında kullanılan güvercin gübresi devrin stratejik önemde bir malzemesi durumundadır. Tarımsal alanda öteki organik gübre çeşitlerine gore üstünlüğü bulunan güvercin gübresinin İran’da bilhassa Safeviler döneminde ehemmiyet kazanılmış olduğu görülmektedir.17
Yapımında kerpiç, tuğla ve ahşap malzemenin kullanıldığı kebûterhâneler çoğu zaman dıştan adeta bir sur benzer biçimde sağlam bir duvar ve içten, üzerilerinde binlerce güvercin yuvasının yer almış olduğu değişik formdaki bölümlerden oluşur. Güvercin dışarıdan ulaştığında değişik yönlerdeki açıklıklardan birinden içeri girer ve orada kendisine ilişkin yuvaya yerleşir.18 Kebûterhânelerin büyük boyutlu olanları genellikler bağımsız, tek başına inşa edilmiş yapılar oldukları görülmektedir. Ufak ölçekli güvercinlikler ise, bahçe duvarları vb. öteki ögelerin içine yerleştirilmiş durumda karşımıza çıkarlar.19
Kebûterhânelerin çoğu zaman güvercinlerin rahatsız olmamaları için sessiz ortamlarda, yerleşimlerin uzağında inşa edildikleri görülmektedir. Ek olarak elde edilmiş gübrelerin kullanılacağı ziraat alanlarına yakın olmaları da bir öteki belirleyici olarak durmaktadır.
Yön bulma vb. mevzularda duyarlı donanıma haiz olan güvercinlerin yetersiz ışık ortamında iyi göremedikleri bilinmektedir. Bu yüzden kebûterhânelerin iç mekânına lüzumlu ışığı sağlayacak bir düzenleme gözetilmiştir. İç mekânda, zeminden yarım metre yüksekliğe kadar olan yüzeyde güvercin yuvaları bulunmaz, güvercin gübreleri burada toplanır ve yapıya iki yönde oluşturulan kapılardan senenin belirli zamanında dışarı çıkarılır.
Aynı anda binlerce güvercinin kanat çırpmasıyla oluşan rezonans, zeminde kuvvetli bir tesir meydana getirir. Kebûterhâneler bu etkiye karşı son aşama dirençli bir yapıyla inşa edilmişlerdir. Bu yönüyle kebûterhâneler, depreme dayanıklı yapı inşasının en güzel örnekleri olarak görülmektedir.20
Kebûterhâne yapılarında kullanılan ahşap hatıllar, duvarlara değişik yönlerden gelen kuvvetlere karşı mukavemeti arttırıcı unsurlardır.
Kebûterhânelerin bir başka özellikleri de, ustaların yöresel yada bayağı insanoğlu oluşlarıdır. Bu geleneğin babadan, dededen görme usullerle sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.
Genel anlamda mütevazi yapılar olmakla beraber bazılarında yazının da içinde yer almış olduğu değişik süsleme türlerine haiz oldukları görülmektedir. Bazı örneklerin adeta bir türbe ihtişamına haiz oldukları göze çarpmaktadır.21 İran’daki kebûterhânelerin genel bir biçim yapısından söz etmek gerekirse üç bölümde ele almak mümkündür:
1- Dairesel formda olanlar
2- Kare planlı kebûterhâneler
3- İki bölümlü kebûterhâneler22
Kebûterhâneler, güvercinlere dıştan gelecek her türlü saldırıya karşı mukâvim yapıdadırlar. Bunların en mühim özelliklerinden biri, bir tek güvercinlerin girebileceği ve yırtıcı öteki büyük kuşların giremeyeceği açıklıklara haiz olmalarıdır. Bu açıklıklar en ufak ve en büyük boyutta güvercinin ölçüleri esas alınarak açılmaktaydı. Bir kebûterhâneye girecek bir yırtıcı kuş, tüm güvercinlerin huzurunu bozmaya yeterlidir.
Kulelerin dış yüzeylerinde, bilhassa yılanların tırmanmalarını önlemek için İsfahan yöresinde “Şâl-i Geçî” denen alçı kuşaklar bulunmaktadır. Tırmanmaya çalışan yılan bu pürüzsüz silmeye geldiği süre aşağıya düşmekte yada geri dönmektedir.23 Her şeye karşın eğer bir yılan tepeye tırmanmayı başarır, iç mekâna girerse, alçı tozu, süt vb. maddelerle elde edilmiş karışım ile yılanın sersemleme ve ölmesiyle sonuçlanacak süreç başlamaktadır.
Bilhassa kış şartlarında sıcak iklimlere göçme şansı bulamayan, hasta, yaralı kuşları korumaya alan, onlar için yapıların bir taraflarında yaşayabilecekleri mekanlar tasarlayan bir medeniyetin temsilcisi olmakla övünebiliriz.
İstisnai bir durum olarak güvercinlikler, güvercinleri korumak değil, onların gübrelerinden istifade etmeye yönelik ticari boyutu ön planda bir yapı olarak karşımızdadır. Bu yapıların, Orta Asya-Anadolu yolculuğumuzda, Anadolu öncesi son durak olan İran topraklarında Safevi Türkleri tarafınca en güzel örnekleri verilmiştir. Anadolu örnekleri ile karşılaştırma edilemeyecek kadar görkemli yapıda mimari mükemmel diyebileceğimiz bu yapılar günümüzde kısmen varlıklarını sürdürmektedirler.
Barut yapımında güvercin gübresinin terk edilmesi, kimyasal gübrelerin yaygınlaşması ve güvercin gübresinin ekonomik kıymetini yitirmesi sonucu, kebûterhânelerin ilkin yapımı durmuş, zaman içinde ziyan olan ve yıkılan eski kebûterhânelerin tamiri yapılmamış nihayet büyük kısmı yok olmaya terk edilmiştir
Sayıları azalan kebûterhânelerin kıymeti son zamanlarda organik tarımla beraber tekrardan ortaya çıkarılmıştır. Ek olarak dünyanın derhal her yerinde olduğu benzer biçimde, gezinsel kıymet olan her şey tekrardan ele alınmakta ve gösterime sunulmaktadır. Bu anlamda bilhassa sanat kıymeti taşıyan fazlaca sayıda kebûterhânenin restorasyonunun başarıyla yapıldığı görülmektedir.24
Kebûterhânelerin içinde yaşayanlarla, güvercinlik, burç ve boranhânelerin içinde yaşayanların kuzen yada dedetorun bağıyla bağlı olduklarını idrak etmek, daha yaşanılır yarınlarımıza katkıda bulunacaktır.